Kilis 7 Aralık Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen II. Uluslararası Şehir ve Kimlik Sempozyumu, Abdullah Enverî anısına 6-7 Haziran 2024 tarihlerinde yapıldı. Sempozyum, şehir ve kimlik konularında disiplinler arası bir imkân sunarak, akademik ve bilimsel paylaşımları teşvik etmeyi amaçlıyor.
.Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Yıldırım'ın açılış ve selamlama konuşmasının ardından, Bingöl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Çapak, Kilis 7 Aralık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Doğan Karacoşkun ve Kilis Valisi Tahir Şahin birer konuşma yaptı.Prof. Dr. İbrahim Çapak açılış konuşmasında, şehirlerin kimlik oluşturmadaki önemine vurgu yaparak, “Bu tür akademik etkinlikler, şehirlerin tarihsel ve kültürel birikimlerinin daha iyi anlaşılmasına katkı sunuyor. Şehirlerimiz sadece fiziki yapılar değil, aynı zamanda geçmişten günümüze taşınan kültürel ve sosyal değerlerin mekânıdırlar. Bu sempozyum sayesinde şehirlerimizin kimliklerini daha iyi tanıyacak ve koruma yollarını tartışacağız” dedi.
Sunumun giriş kısmında Abdullah Enverî hakkında bilgi veren Prof. Çapak, “Enverî, Halep’e bağlı bir kaza olan Kilis’te 1825 tarihinde doğdu. Eğitimini babası Abdurrahman Efendi’den tamamlamış ve 1845’te icazetname almış. Ayrıca Nakşibendî şeyhlerinden Mevlânâ Muhammed Can’ın halifesi Baytarzâde Hacı Abdullah Sermest Veli Efendi’den tasavvuf terbiyesi almış. Günümüzde cami olarak hizmet veren Kesik Minare Medresesi’nin batıya bakan duvarının dış yüzeyinde yer alan kitabeden Abdullah Enverî’nin icazetini aldıktan sonra burada ders vermeye başladığı anlaşılıyor. Ömrünü ilme adayan Enverî, 1887 yılında vefat etmiş ve cenazesi Kilis’te Musalla Mezarlığı’na, babasının yanına defnedilmiş” dedi.
Enverî’nin mantık anlayışı hakkında bilgi veren Prof. Çapak, Enverî’nin mantığın formundan çok mahiyetine dikkat çektiğini belirterek; “Enverî, ‘ma‘lûm ki her bir şeyin faydası ilmindedir, vücûdunda değildir’ ifadesi ile bir şeyin formundan daha çok mahiyetinin önemli olduğuna dikkat çekiyor. O, bu görüşünü bir yerde büyük bir hazine olsa; ancak bunun hazine olduğunun farkında olunmasa, o hazinenin kimseye bir faydasının olmayacağını, ‘eğer birisi o hazineyi keşfederse o kişi ehl-i ma‘rifet sayılır’ görüşüyle pekiştirir. Enverî’ye göre ibarede gerekli bilgilerin varlığına rağmen o ibaredeki ilmi tetkik edecek kabiliyet olmadığında bunun bir faydası olmaz. Bu tetkiki ilim talibine yaptıracak olan ve ibarede mevcut kıyasları ve sonuçları ortaya çıkararak, kişiyi ilim ve marifet sahibi yapacak yegâne ilim de mantıktır. Bu nedenle mantık ilmini öğrenmek zorunluluk arz etmektedir” şeklinde konuştu.‘Mantık ilminin tedrisatının gayet kolay olduğunu ifade eden Enverî’ye göre yapılması gereken şey ehil olan bir hocadan bir müddet mantığın kaidelerinin tahsil edilmesidir’ diyen Prof. Çapak; “Eğitimde metoda önem veren Abdullah Enverî, herkesin anlayacağı tarzda bir eğitim verildiğinde öğrencinin daha kolay öğrenebileceğini, müzakere esnasında her talebenin aklına uygun deliller ve tarifler getirmek gerektiğini, aksi halde talebenin nitelikli bir şekilde yetişmesinin söz konusu olamayacağını ifade etmektedir” dedi.